Levent Çalıkoğlu

Extra-Extramücadele – 2007

Extramücadele, görsel ve politik kültürün tarihsel sosyolojisini, gözlerimizi ve belleğimizi kanatırcasına içimize sokuyor. İdeolojik aygıtların yaydığı her türlü yazılı ve görsel enformasyon, onun ödünç alabileceği bir hayalet. O bu hayaletlerden kendi deyişiyle "bir bütün, bir Frankenştayn" imal ediyor: Milliyetçiliğin sosyal hayata damardan nüfuz eden tipolojisi ile piktogramların buluştuğu keskin patikayı aşındırıyor, popüler sloganların bilinçaltına hücumunu "malum" işaretlerle ironik hale getiriyor, Kemalizmin anlı şanlı ikonları ile faşist ideolojinin birbirleriyle hesaplaştığı yazı, satıh, söylem, fotoğraf ve imgeleri kesiyor, parçalara ayırıyor ve sonra onları tekrar tekrar dikiyor. Yürürken yalpalayan, aksaklığını ve kamburunu bünyesinin doğal bir uzvu gibi taşıyan ve yer yer kabuk tutmuş bir derisiyle ayna karşısındaki görünüşünden nefret eden iri bir gövde bu. Korkusunu saldırarak bastırıyor, af dileyenlerin af dilememesini diliyor, yavrularını emzirmek için uzandığında altında kalanları eziveriyor.

Soyut doktrinle ve söylem sığınmacılığıyla idare etmiyor Extramücadele. Yaşamsal deneyimlerle beslenen bir yanı var. Siyaset ve kültürün kangrenli besin kaynaklarını bozguna uğratmanın formal jestleri ile ilgileniyor. Bu saldırı biçimi, doğrudan karşı koyma eylemlerinden çok daha yıkıcı. Arınmış bir grafik dilin keskinleştirdiği bu görsel müdahaleler, fantezi kurmamız veya arzulamamız için değil, ahlaki ve politik bir hesaplaşmanın acısını yaşamamız için bizi sıkıştırıyor. Extramücadele'nin bu kadar katı, işaret ettiğini savunmasız bırakan bir dile, siyasal bir doğruculukla mı yoksa yaralanmış bir özne sıfatıyla mı yaklaştığını kestiremiyorum. "Bakın ne kadar gericiler, ne kadar faşistler, ne kadar diktatörler" derken bile, biçimlerin doğurduğu soğukluğun ardında, kahramanlarına karşı acınaklı bir tavır takındığını düşünüyorum. Örneğin, politik bir motif ve inancın kaçınılmaz yansıması söylemleri arasına sıkışmış başı örtülü kentli bir kıza işaret eden Türban Şoray karakteri, tek kalemde silinemeyecek kadar dokunaklı. Görünüşte eşdeğerlerinden biraz daha fazla mürekkep yutan bir karikatür kahramanı bu. Kesik bir blok halinde dolaşıyor ve tüm ifadesini sürmeli gözlerinde topluyor. Ondan kurtulmanın pek bir yolu yok, çünkü nefret edilmeyecek kadar sevimli. Belki de bu yargı, benim ahlaki ve politik varsayımlarından kaynaklanıyor. Ama Extramücadele'nin yapmak istediğinin de bu olduğunu düşünüyorum. Bir pozisyonun aynı anda hem içinde hem de dışında durup, yükseltmeye veya kısaltmaya çalıştığı sınırın tepesinde, benim söylemden ziyade insan olduğumu hatırlatmak. Bu ara bölgede dolaşmak, beni politik olarak doğrucu ama ahlaki açıdan çelişkili bir birey mi yapar? Belki. Ama böyle bir hesaplaşma ve taltif beni, saf değiştirmekten sıkılmayan politikacılardan ayırır, seyrettiklerimin tenime dokunmasına müsaade eder, işaretler ve renklendirilmiş haritalar üzerinde kaybolmamı engeller. Bir diğer deyişle Extramücadele'nin savuşturduğu hayalet olmaktan kurtarır.