Rumeysa Kiger

Extramücadele'nin Cehennem Yorumu Galeri NON’da – 2014

Extramücadele, yani Memed Erdener pop-art’tan ilham alan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi atmosferine ve tarihine doğrudan göndermede bulunan yapıtlarıyla bilinen çok yönlü bir sanatçı.

Extramücadele’nin çizimlerinde sergilediği gündelik siyasete yaklaşımında izleyicinin yapıtlarını uzaktan bile tanımasını sağlayan kendine özgü bir üslubu ve mizah anlayışı var.

Şu anda İstanbul’da Galeri Non’da devam eden sergisinde Erdener, bu kendine özgü üslubu birkaç adım ileri taşıyarak kendi işaretler evrenini yaratmayı başarıyor.

Daha önce Türkiye’nin siyasi ve toplumsal gündemi ile ilgili daha dolaysız ve çiğ metaforlar kullanan Erdener, yeni “Gökyüzünde Tanrı Yok Kuşlar Var” başlıklı sergisinde araç ve tasarım kullanımında daha incelikli bir üslup geliştirmiş. Sanatçının Fuzuli ile George Orwell’i bir araya getirerek ve eski nesneleri yeni malzemelere dönüştürerek yarattığı bu evrende, her bir yapıt kendine özgü zanaatkarca bir dokunuş ve entellektüel doğa sergiliyor. Cam, tel, ahşap, eski portreler, numaralı gözlükler ve tabii ki sanatçının alametifarikası kağıt üzerine akrilik işler bir araya gelerek ve birbirine bağlanarak metaforların siyaset, toplumsal cinsiyet rolleri, hakim ideolojiler, din ve bugün son derece yaygın olan tabuları temsil eden işaretlere dönüştüğü bir evren yaratıyor.

Bu neredeyse mitolojik denebilecek evrende Erdener yılan, kuş ve kaotik öğeleri serginin yakalamaya çalıştığı tekinsiz siyasi ve psikolojik atmosferi vurgulamak için tekrarlanan birer metafor olarak kullanıyor. Kağıt üzerine akrilik yapıtlarından üçünde Türkiye’nin siyasi baskı ve yaşanan sorunlardan ötürü dindarlığı suçlamak gibi gündemdeki toplumsal meseleleri üzerine incelikli ve derinlemesine bir düşünce geliştirildiğine tanık oluyoruz. Benzeri şekilde, çeşitli boylarda kaşıklardan faydalandığı “Açken Herkes Yer Önemli Olan Tokken Yiyebilmek” ve çeşitli boylarda eski çatalların plastik bir çatal karşısında yere kapandığı “Baş Çatal” gibi, malzeme olarak eski sofra eşyaları kullandığı heykeller hemen Türkiye’de geçtiğimiz aylarda yaşanan yolsuzluk vakasını hatırlatıyor. Toplumda derin kolektif bir travma yaratan bu vaka, iktidar ve para uğruna sergilenen açgözlülüğün bir örneğiydi. Erdener’in yapıtlarında açgözlülüğe ince ama kuvvetli bir gönderme var.

Serginin bir diğer önemli ve görece yeni boyutu Erdener’in eski portre fotoğraflarını malzeme edinmesi. İzleyici bu siyah beyaz fotoğrafları, farklı etkiler uyandıracak şekilde, ya bir tabağın sırtında, ya da çeşitli mercekler ardından görüyor. Bu eski fotoğraflar, bu tekinsiz evrenin kurbanına insani bir dokunuş, daha görünür bir özne ya da bazen bir yüz kazandırıyor. Bu yüzler aracılığıyla sergi mekanının geneline bir nostalji, kayıp ve siyasi baskının yarattığı trajedi hissi ekleniyor. “Biz Hep Seyrettik” ve “Bugüne Hakim Olan Geçmişe De Hakim Olur” gibi yapıtlar Erdener’in izleyicide neredeyse elle tutulur duygular uyandırma becerisinin benzersiz örnekleri. Sanatçının bu yapıtlarda Orwell’den alıntı yapması tarihi yaratma ve yeniden yaratma süreçlerinde siyasi baskının gücüne de işaret ediyor.

Birçok farklı malzeme – kağıt ve boya gibi klasik malzemelerden dişli çark ve tellere - kullanılarak yaratılan tüm bu yapıtların arasından geçen izleyici son yapıtı görmek üzere sergi mekanının balkonuna çıkmaya davet ediliyor. Bu yapıtta dış mekan numaralı gözlüklerden üretilmiş bir kompozisyonun içinden bakarak seyredilebiliyor. “Bana Değil Benim İçimden Öteye Bak” başlıklı yapıt, izleyiciyi öteye bakmaya davet ederek sergiyi mükemmel bir şekilde bağlıyor. Yapıta Italo Calvino’nun Görünmez Kentler adlı kitabından bir alıntı eşlik ediyor: “Biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa, burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir; cehennemi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.”

Bu son alıntıyla birlikte, şu yorumu yapabiliriz: Extramücadele’nin mücadelesi cehennemi tanımak, ve öğelerine yeni biçimler ve imgeler vermek, sadece oldukları gibi kalacakları şekilde değil, tüm anlamları ve sakladıkları kötülük ile görünecekleri şekilde sunmak. Bu yüzden bu cehennem için bir işaretler ve anlamlar evreni yaratıyor, ve izleyiciyi bu evrende ağırlıyor. İzleyici, aşama aşama, bu yeni anlamların görünür kıldıklarını bir yapıttan diğerine yorumluyor. “Gökyüzünde Tanrı Yok Kuşlar Var” Extramücadele’nin içinde yaşadığımız zamanların derinlere kök salmış cinnetini ilişki kurabildiğimiz sanat yapıtlarına dönüştürebilen anlamlı bir metaforlar dizisi yaratma becerisinin açık kanıtı. Bu sergide izleyici kendisini derinden içerisinde hissettiği ama kelimelere dökemediği cümleleri sanat yapıtlarına dönüşmüş olarak karşısında buluyor, bu da Erdener’in işaretler evreninin sadece yerel değil evrensel çerçevede de önem taşıdığını gösteriyor.