Memed Erdener

Mektup – 2009

Mektupta ne yazıldığından ziyade mektubu yazanı yani imzayı yüceltmek. Ya da daha en azından şöyle söyleyelim: imzanın en az mektup kadar önemli olması. Söyleyenin, söylenenden geride kalmak istememesi. Daha da açık konuşmak gerekirse, örneğin kamuya yapılan bir iyiliğin yine kamuya uluorta bağırılarak duyurulması. Güce tapınma çağında bu iyiliği yapan benim diye ortalara çıkılması. İnsanlara yapılan 3 kuruşluk hayrın duyuru etkinliklerine 5 kuruş harcanarak kamunun bilgilendirilmesi. İyilikten önemlisi bu iyiliğin sahibi. İyiliğin arkasındaki isim: İmza.

Yaşadığımız güce tapınma çağı, insanlığın da tekamül çağı. İmza'nın her şeyi sahiplenen saltanatı insanlığın tekamülüyle birlikte sona erecek. Bütün bu saldırganlık, açgözlülük ve kabalık; yerini sükunet, tevazu ve zarafete bırakacak. İnsanlar bugün olduğu gibi en çok satan, en çok büyüyen, en çok bağıran markaları değil; dünyaya en çok katkıyı sağlayan ve saflığını koruyan, şeffaf markaları tercih edecekler. Yağmur ormanlarının kurtarılmasında en büyük çabayı harcayan ya da Afrika kıtasının sosyal ve kültürel imarını kendine iş edinmiş ya da aç ve evsiz insanlara en fazla yardım elini uzatan ya da sadece daha ucuza mal üretmeyi hedef seçmiş markaları kendilerine yakın hissedecekler.

İnsanlığın bu büyük U dönüşü sayesinde şirketler kar amaçlı olmaktan hizmet amaçlı olmaya dönüşecekler. Hatta belki de onlara şirket bile denemeyecek. Gereksiz kar etmekte ısrar eden markalarsa insanlar tarafından fark edilecek, tercih edilmeyerek önce marketlerden sonra eyaletlerden ve ülkelerden en sonunda da tüm dünyadan çekilecekler. Şirketlerin sene sonu raporlarında nasıl büyüdükleri ve karlarını nasıl da iki katı artırdıkları değil; dünyaya ve insanlara sundukları bedelsiz hizmetler yer alacak. İşte o zaman, insanlar sahiden ihtiyaç duyduklarında yeni bir ürün tasarlanacak. İnsanlar sahiden ihtiyaç duyduklarında gidip onu satın alacaklar.

Bugün neredeyse her ilanın, her billboard'un üzerinde rastladığımız "Yeni" kavramı sahici yerini bulacak. Bu sayede çalışma saatleri azalacak. Aile kurumu çocuklarına ayıracak vakti yakalayacak. Ansiklopedi ve pedagoji ticaretin emrinden çıkacak ve aile için çalışmaya başlayacaklar. Toplumun satın alma ihtirası yok olacak. Yaşama sevinci tüm boşlukları dolduracak. Boş vakit kutsanacak. Aylaklık, yüzyıllar sonra cool bir edayla geri dönecek şehirlere, sokak aralarına, mutfaklara ve yatak odalarına... Kavram tekrar eski sahibinin ellerine geri dönecek. Felsefenin kalbinden koparılıp pazarlamacıların eline düşen, kültür tarihinin en ünlü kelimesi eski yuvasına kavuşacak. Felsefe, kavramı kucaklayacak.

İşte o zaman, bu büyük aydınlanma yaşandığında, sadece ihtiyaç duyulduğu için tasarlanmış ve kamuya sunulmuş yeni bir ürünün ilanında, altta ve sağda ben farklıyım diye bağıran özgün bir işaret ve yazı yerine sade ve sessiz ve tevazu dolu bir imza sizi karşılayacak. İlanın tasarımındaki yazı karakterinden farksız ve alelade bir şekilde. Sadece olması gerektiği gibi. Bu alelade fakat cool duruş diğerlerine de sirayet edecek. Gün gelecek tüm markalar aynı yazı karakteriyle yazılacaklar. O gün ticaretin insanlarla barıştığı gün sayılacak. O günden itibaren şirket isimlerine birer ayrıcalık kazandırmak, onlara özel renkler ve formlar belirlemek, onları biricik yapmak, onları ilk görüşte tanınır kılmak, hatta unutulmaz birer ikon haline getirmek görgüsüzlük sayılacak.

Ne yazık ki petrol savaşlarının suçlusu o. 20'sine basmadan intihar eden, otelin penceresinden kendini bırakan top-model'in katili de o. Nasıl söylediğinin ve nasıl göründüğünün önemli olmadığı; fakat ne söylediğinin ve neden öyle göründüğünün fevkalade önemli olduğu bir hayatta, görgüsüz ve kaba ve hatta hoyrat olduğu için ve hep ilgi istediği için ilelebet ortadan kalkacak ve yokolmasıyla insanlığa büyük hayrı dokunacak şey o. Onun adı: Logo