Bedri Baykam

Sanatta Cehalet, Başarı ve Riyakarlık – 2005

‘Karşı Sanat Çalışmaları’ 4-5 yıldır Beyoğlu’nda, Elhamra Pasajı’nın içinde, iddialı, çarpıcı ve gerçekten ‘çağdaş’ sergiler açan bir galeri.

Karşı sanat ve onun değerinde İstanbul’daki 8-10 galeri, özellikle Türkiye’de çağdaş sanatın gelişimine büyük balta vuran müzayede evlerinin körüklediği pahalı, gecikmeli üretilmiş, Türkiye sınırlarını aşamayacak tutucu sanat eserlerinin piyasaya dayatılmalarının getirdiği büyük zarara karşı bir direnç gösteriyorlar. Sannatta ‘yetersiz’ bile denemeyecek bir eğitim iflası yaşayan çoğu burjuvalarımızın estetik değer skalası, Picasso’nun 1910’larda başlattığı kolaja kadar bile hünüz gelememiş, 1890’lar ve izlenimcilik sonrasında tıkanıp gitmiş... Cehalet diz boyu.

Neyse, bugün için esas konumuz Karşı Sanat’ta üç sanatçının beraber açtıkları sergi: Hakan Gürsoytrak, Metin Üstündağ ve ‘Extramücadele’ (Memed Erdener).

Hakan Gürsoytrak daha önce ‘Hafriyat’ isimli grupla ilk çıkışını yapan bir ressam. Yeni Dışavurumculuk akımının etkilerinden yola çıkarak kendine oldukça özgün bir stil kazandırdı. Anodolu ve Ankara insanının tozu, karmaşık yaşamı, onun deyişiyle ‘kent hikayaleri’ Hakan’ın resimlerinin temel konusunu oluşturuyor. Önce siyasalı bitirip sonra akademide resim okuyan Hakan’ın çalışmalarının ciddi bir albenisi var.

Metin Üstündağ ünlü karikatüristimiz ‘Met-Üst’ün ta kendisi. Kendisini şu sözlerle tanıtıyor. “15 Şubat 65 yılında Erzincanda doğdu, 8 yaşından beri İstanbul’da geziyor, yazar-çizer, şair, baba, editör ve iflah olmaz bir hayal hayat menajeri. Dünya yürürken o biraz aksıyor.” Bu çalışmalara topluca baktığımızda aklımıza gelen ilk soru şu: “Hangisini alayım?” Met-Üst, bu işleri yaparken belli ki keyif alıyor, yapıtlarını da seviyor. Gidin, keşfedin.

Ancak, ‘Karşı Sanat’a uğradığınızda bu üçlü sergide yer alan diğer isim ‘Extramücadele’ sizi kızdırabilir.

Memed Erdener, kendi tanıtıcı metinlerinde özetle şöyle diyor. “Extramücadele 1997’de başlamış büyük bir projedir. Hayali siparişler üzerine çalışır. Aynen bir grafikerin müşterisi için bir işaret tasarlaması gibi, toplumsal baskı altındaki bütün topluluklar için işaretler tasarlar. Onların hayali isteklerine uygun resimler yapar. Üniversiteye alınmayan türbanlı kız da, Kürtçe konuşması hoş karşılanmayan adam da, Avrupalılaşma hareketine karşı çıkan İslamcı da, İslamcının karşıdevrim arzusundan rahatsız olan ordu ve sol aydın da Extramücadele’nin hayali müşterileridir. Extramücadele’nin hiçbir politik düşüncesi yoktur. Taraf değildir. Olamaz.”

Ayrıca sanat dünyamızda Erdener’i izleyen küratörlere sorarsanız, onlara göre bu genç sanatçı kendisine dayatılan imgelere karşı tarafsız bir şekilde mizahı da kullanarak zeki çıkışlar yapıyor!

Bana göre öyle değil. ‘Extramücadele’ kafasını tamamen Cumhuriyet, Atatürk ve milliyetçilikle bozmuş. Tarafsız olduğu savları tamamen havada kalıyor. 2. Cumhuriyetçilerin artık fazlasıyla ‘şablon’laşmış Cumhuriyet eleştirilerinin bir karikatüral sözcüsü gibi, Cumhuriyetin üzerine kurulu olduğu temel değerleri, kurnaz gerekçelerin arkasına sığınarak dinamitlemek, ‘Extramücadele’nin ana görevi anlaşılan. Benim de tabii bir o kadar bunları eleştirme hakkım var.

‘Extramücadele’ yaptıklarının arkasında durmuyor, sözde bir tarafsızlık masalı arkasına sığınarak sistematik saldırısını uyguluyor. Bu kurnaz dediğim yöntemler çoğu saldırısını uyguluyor. Bu kurnaz dediğim yöntemler çoğu zaman zevksizliğin had saflarında. Örneğin: ‘Mazgalyürek’ isimli, 2000 yılında yapılmış bir işte Anıtkabir, yerlerde sürünen bir mazgalın üstünde, onun yansıması gibi duruyor. Bu fotomontaja verilen ingilizce isim çok daha utanç verici. ‘Kurucu Baba Figürü, Olukta (Mazgalda)’.

Extramücadele, bir de denklemlere merak sarmış ve şu sonucu bize ulaştırıyor. KKTC bölü TC= KK. Evet ... K ve K’yi okuyabilirsiniz artık...

Erdener’in bir grafik animasyon videosunda ise Atatürk, Anıtkabir’den çıkıp bir arabaya atlayıp ormana gidiyor. Orada bir kısa tereddüt geçirdikten sonra kara peçeli ‘Türban Şoray’ın koluna girerek dostça yürüyor! Bir başka odada, ‘pixel portreler’de, fotokopi olarak aynı odada aynı boyda Leyla Zana’yı, Ayşegül Nadir’, Metin Kaplan’ı yapmış... yanlarına da aynı boy ve tekniklerle Atatürk’ü koymuş. Atatürk’ün üstünde arapça ‘insan’ yazıyor. Şu anlama geliyor bu: İşte sonuçta Atatürk de altı üstü diğerleri gibi herhangi bir insan... İşte benim gibi ‘ahmaklar’ böyle alınganca algılıyorlar bu zeki gencimizi.

Erdener’in ana görevi, mizahi üslubu içinde temel değerleri kavram kargaşasında boğup yok etmek. ‘Hoşgörü ve demokrasi’ bu mu oluyor?

Öte yandan bütün sinsi saldırganlığın içinde ‘Extramücadele’ iyi bir çağdaş sanatçı. Dilini iyi oluşturmuş. Hitler de, korkunç emel ve eylemlerini kenarda tutarsanız, iyi bir askeri dehaydı! Bir de Memed’den daha açık sözlüydü...